1995 sonrasında doğan çocuklara, ekran ile olan yoğun etkileşimlerinden dolayı i-gen adı veriliyor. Amerika’daki bulgulara göre, 2012’den sonra i-gen çocuklarının ruhsal sağlığı ile ilgili olarak yolunda gitmeyen durumlar gözle görülür bir şekilde arttı.
Peki, 2012’de ne oldu?
Akıllı telefonlara sahip olan çocuklarda bir patlama yaşandı. 2015 yılında ergenlerin yüzde 73’ünün akıllı telefonları olduğu bildirildi. Akıllı telefonların yaygın kullanımından sonra, internette geçirilen süre ile ruhsal bozukluklar arasında ciddi bir ilişki olduğu saptandı. İnternette 5 saatten fazla zaman geçiren çocukların, yüzde 71’inin intihar etme ihtimalinin çok yüksek olduğu söyleniyor. 2 saatlik internet kullanımdan sonra, bu risk giderek artıyor. 2010 ile 2015 yılları arasında, kendini boş, faydasız ve mutsuz hisseden çocukların oranında ciddi bir yükselme oldu. Bu duygu durumu, depresif belirtilere işaret ediyor ve dolayısıyla çocuklarda intihar teşebbüslerinin arttığı da gözlemlendi. 13-18 yaşındaki çocukların intihar etme eğilimlerinin, yüzde 31 oranında arttığı da bilimsel veriler içerisinde. Kısaca, çocuğunuz internette ne kadar zaman harcarsa ruhsal olarak yıpranma ihtimali o kadar fazla.
Sosyal medyanın yarattığı algı ile depresyona giren çocuklarda artış görülmesi ile birlikte depresyondan çıkabilme ihtimali de bir o kadar zorlaşıyor. Arkadaşlarıyla vakit geçirmek yerine ekranda vakit geçirmeyi tercih eden çocuklar, mutsuz veya yalnız hissettiklerinde herhangi bir sosyal destek alamıyorlar. Sosyal olarak içe kapanan çocuklar, daha da mutsuz ve kötü hissetmeye başlıyorlar. Kendilerini iyi hissetmek için ekrana daha bağımlı hale gelirken, aslında daha da izole olup depresif hallerinden kurtulamıyorlar.
Akıllı telefonlar, psikolojik hasarın yanı sıra fiziksel ve bilişsel zorluklara da sebep olabiliyor. Akıllı telefonların kullanımının yaygınlaşması ile araba kazaları ve uyku problemleri artış göstermeye başlamış. Bununla birlikte, ekran ile fazla etkileşimde olan bireylerde, empati kaybı ve ilişki problemleri görülüyor. En önemlisi de, bu durumun herhangi bir sınıf, ırk ya da dil gözetmemesi; yani bu problemler, çocukların sosyal çevrelerinden dolayı kaynaklanan faktörlerden dolayı değil ama teknolojik cihazlar ile etkileşiminin artması kaynaklı olması bize önemli bir mesaj veriyor.
Kız ergen çocuklara dikkat!
Araştırmalar, sosyal medya ile ergen kızların ruhsal sağlığı arasında da bir ilişki olduğunu gösteriyor. Sosyal medya kullanımı fazla olan ergenlerin depresyona girme ihtimali artıyor. Yapılan bir araştırmaya göre, ergenlerin %38’i sıkı bir sosyal medya kullanıcısı ve günde beş saatten fazla sosyal medyada vakit geçiriyorlar. Bu kullanıcıların çoğunda majör depresyon semptomları görülüyor. Özellikle kızların sosyal medya kullanımı ile ilgili olarak, erkeklerden iki kat daha fazla etkilendikleri saptanmış. 14 yaşındaki kızların beşte ikisi üç saatten fazla sosyal medyayı kullanıyor. Sosyal medyayı çok fazla kullanan ergen kızlar, uyku bozuklukları, negatif beden algısı, özgüven düşüklüğü ve siber tacize uğrama gibi şikâyetlerde bulunuyorlar. Kızların yüzde 40’ı, erkeklerinse yüzde 25’i kaygı, uyku ve internet üzerinden akran zorbalığı ile ilgili olarak problem yaşıyorlar.
Ekran Bağımlılığının Beyin Gelişimine Olumsuz Etkileri
Çocukların ekran ile etkileşim sürelerinin, günde ortalama yedi saat olduğu belirlenmiş. Çocuklar uzun süre ekrana maruz kaldıklarında, beyinlerinde geri dönüşü olmayan hasarlar meydana geliyor. “Elektronik Ekran Sendromu” diye adlandırdıkları bu durumda, çocuklarda uyku bozuklukları ve aşırı uyarılmış sinir sistemine dair problemler görülüyor. Bu problemlerden dolayı, çocuklar genellikle dürtüsellik, duygu gelgitleri ve odaklanma zorlukları yaşayabiliyor. Tüm bu şikâyetler aslında beyindeki değişimin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Beyindeki Gri Maddenin Körelimi: Beynin bu bölümünde büzüşme ve doku hacmi kaybı meydana geliyor. Planlama, öncelik verme, organize olma, dürtü kontrolü gibi yürütücü işlevlerden sorumlu olan bu alanda değişim olunca, sosyal olarak kabul edilmeyen davranışların sergilenme ihtimali artıyor. Aynı zamanda, empati geliştirme, başkalarına şefkat gösterme, duygular ile fiziksel sinyalleri birleştirme kapasitesini sağlayan insula adlı bölüm hasara uğruyor. Bu hasardan sonra, insan ilişkilerinin kalitesini ve derinliğini belirleyen beceriler sekteye uğruyor.
Beyin Dokusunda Hasar: Beyin dokusundaki beyaz madde, sağ ve sol beyin arasındaki bağlantıyı kuruyor ve loblar arası iletişimi sağlıyor. Aynı zamanda, vücut ile beyin arasındaki ağın kurulmasını destekliyor. Ekran bağımlılığı ile bu ağ zayıflıyor. Beyin dışarıdan gelen sinyalleri daha yavaş algılıyor.
Beyin Zarının Kalınlığının Azalması: Araştırmacılar, internet bağımlısı gençlerin beyinlerinin en dışarıdaki zarının inceldiğini ve ön lob zarının kalınlık oranının azaldığını tespit etmişler. Beyindeki bu değişimin, bilişsel yetilerdeki bozukluklar ile ilişkili olduğu biliniyor.
Bilişsel İşlevlerde Bozukluk: Ekran bağımlılığı ile birlikte beyindeki bilgi işlem sürecinin verimsizleştiğini, dürtü kontrolünün azaldığını, kazanmaya dair hassasiyetin arttığını ama beynin kaybetmeye karşı duyarsızlaştığını, bir görevi tamamlama sürecinde anormal beyin aktivitelerinin gerçekleştiğini tespit etmişler.
Krizler ve Dopamin Fonksiyonlarında Bozulma: İnternet oyunları oynarken dopamin (ödül süreci ve bağımlılık durumları ile ilgili bir hormon) salgılanıyor ve madde bağımlığında olan krizlere benzer bir önüne geçilemez bir istenç devreye giriyor.
Aşırı ekran kullanımı, beynin yapısında ve işleyişinde aksaklıklara neden olabiliyor. Özellikle bu hasar, ergenlik ile 20’li yaşların ortasında beynin ön (frontal) lobundaki değişimler ile meydana geliyor. Frontal lobdaki tüm gelişmeler, hayatın her alanındaki başarıyı belirliyor – iyi bir ruh halinden akademik performansa, kariyer hayatından insan ilişkileri becerilerine kadar..
Ekran Bağımlılığı Kimin Bağımlılığı?
Sadece çocukların değil, yetişkinlerin de ekran kullanımının tepe noktasına ulaştığı bir dönemdeyiz. 1970’den bu yana, ekran ve telefon ile etkileşime geçme yaşı ortalama 4 yaştan 4 aya indiği saptanmış. Ekran kullanımı, çocukların dünyayı keşfetme olanağını ve insan ilişkilerini kısıtlıyor. Aynı zamanda, çocukların erken öğrenme kapasitelerinin de düştüğü görülüyor. Akıllı telefonların kullanımının artmasından bu yana, bebeklerde yaralanma oranlarının yükseldiği görülüyor. Bu sorunları ele alan uzmanlar, çocukların ekran kullanımı dışında, yetişkinlerin ekran bağımlılığının çocuklarının üzerindeki etkilerinin üstünde duruyorlar. Çocuk gelişiminde göz ardı edilemeyecek bir etkisi olan teknolojik cihazlar söz konusu olduğunda, ekran bağımlısı çocuklar yerine ebeveynlerin ekran kullanımı eğilimlerine gözler çevriliyor.
Ekran bağımlılığı, ebeveyn ve çocukların birbirine duygusal olarak uyumlanamamasına yol açıyor. Sadece çocuklar değil, ebeveynler de teknolojinin hızlı dünyasında daha sabırsız hale geliyorlar ve daha çabuk rahatsız olmaya başlıyorlar. Boston ve Philadelphia’daki araştırmalara göre yetişkinler, telefonlarını kullanırken rahatsız edildiklerinde kolayca sinirlenebiliyorlar; çocuklarının duygusal durumlarını ve ihtiyaçlarını kaçırıyorlar. Bununla birlikte, çocuklarının duygusal ipuçlarını yanlış okuyorlar. Teknoloji uzmanı Linda Stone, ebeveynlerin ekran ile çocukları arasındaki bu etkileşime ‘devamlı olan kısmi dikkat’ adını veriyor. Gözünüz sürekli olarak çocuğunuzun üzerinde olsa da tam olarak dikkatinizi veremediğiniz anları düşünün. Stone, bu anlara ithafen bu ismi vermiş. Bu parça parça dikkat anları, çocuğunuzun sizle tam olarak uyumlanamamasına sebep olabiliyor.
Araştırmalar, ebeveynlerin ekranda vakit geçirme süresinin arttıkça bebekleri ile duygusal bir uyumsuzluk içinde olduğunu gösteriyor. Bu ebeveynlere, ritmi kaymış (tuned-out) anne-babalar diyorlar. Çocukları ile ritmi kayan anne ve babaların, etkileşim kalitesi de düşüyor. Kaliteli bir etkileşime girmek için, iki önemli faktör var. Birincisi, ‘konuşmaya özgü düet’: konuşmanın karşılıklı ve ikili özelliğini unutmadan konuşabilmek ve bunu yaparken onun yaşına özgü bir ses tonu ve yüksek perdeden konuşabilmek. Diğer unsur ise ‘ver-geri ver’ kuralı: onun konuşmasını dinledikten sonra ona cevap vermek. 11 ile 14 aylık çocuklar, bu etkileşim kuralına uygun büyütülürlerse 2 yaşına girdiklerinde, bu tarz konuşmalar içinde olmayan çocuklar ile karşılaştırıldığında, iki kat daha fazla kelime öğrenebiliyorlar. Bu yaşta kazanılan dil becerilerinin, okula hazır olmanın en önemli göstergelerinden biri olduğunu unutmamalıyız. Uzmanlar, günümüzdeki bebeklerin bu enteraktif ve duygusal olarak uyumlu konuşma stili ile yeterince etkileşime giremediklerini belirtiyor. Dolayısıyla, okuldaki performansları ve başarıları olumsuz yönde etkileniyor. Sonuç olarak diyebiliriz ki, siz ekran ile ne kadar etkileşime girerseniz, çocuğunuzun bağımlı olma ihtimali o kadar artıyor ve ileriki yaşlardaki duygusal ve akademik becerileri de olumsuz etkileniyor.
Ekran Kullanımı İlk 3 Yaşta ve Sonrasında Nasıl Olmalı?
Günümüz çocuklarının ekran ile olan ilişkilerinin erken yaşlarda düzenlenmesi, ileriki yaşlardaki ekran bağımlılığının engellemesini sağlayabilir. Orantısız ve fazla ekran kullanımı, küçük yaşlarda çocukların beynindeki ödül merkezinin sürekli olarak aktive edilmesinden dolayı kaynaklanıyor.
Aslında, ödül merkezinin sağlıklı işleyişi, çocukların sanat ve spor ile uğraşması ile sağlanabilir. Spor ve sanat aktivitelerinin içinde olan çocuklar, üretmeyi, başarmayı, mücadele etmeyi, kazanmayı, ortaya konulan ürünün takdirini ve sonunda bir işi pozitif duygular ile bitirmeyi deneyimlerler. Ekran kullanımı sırasında ödül merkezi, birbirini yok eden, sürekli seviye atlayarak kazanma duygusunu ve daha fazlasını isteme arzusunu tetikleyen oyunlar ile aktif hale gelir. Çocuklar, hiçbir fiziksel uğraş gerektirmeden bu ödül sistemin çalışmasını sağlayan ekrana bağımlı hale gelmeye başlar. Bu sebeple, erken yaşta orantısız ekran kullanımının kısıtlanması çocukların ödül merkezlerinin farklı yollar ile de aktivite edilmesine sebep olmaktadır.
İlk 3 yaş, bebeklerin dil gelişimleri, sosyal algıları ve duygusal zekâlarının gelişimi açısından önemli bir dönem olmakla birlikte fiziksel olarak el göz koordinasyonu, kas gelişimi ve dikkat sürelerinin de hızlı bir şekilde yapılandığı bir zaman aralığıdır. Bu yüzden, ilk 3 yaşta bebeklerin ekran ile olan ilişkilerinin hiç olmaması gerekmektedir. İleriki yaşlarda çocukların modern hayata adaptasyonlarını sağlamak, bilgiye ulaşımını ve farklı hayat ve kültürler hakkında bilgi edinmesini sağlamak adına kontrollü bir şekilde ekran ile olan etkileşimleri sağlanabilir.
YAŞ ARALIĞI | EKRAN KULLANIM SÜRESİ (MAX) |
0-3 | 0 |
3-6 | 1 saat |
7-12 | 2 saat |
+12 | 3 saat |
Orantılı ve Kontrollü Ekran Kullanımı için Kullanabileceğiniz Siteler
Youtube, çocuklar için daha güvenilir ve basit bir şekilde arama yapabilecekleri YoutubeKİDS kanalını tasarlamış. Bununla birlikte, içinde bulunan ebeveyn kontrol paneli ile sizin istediğiniz kanallara erişimi sağlanabilir. Aşağıdaki linkten YoutubeKids’e ulaşabilirsiniz.
https://www.youtube.com/yt/kids/
Arama motoruna alternatif olarak ise Kiddle sitesi çocukları için nispeten daha güvenilir sonuçlar çıkarıyor. Çocukların yaşına uygun içeriklerden elde edilen verileri sunuyor. Böylece beklenmedik bir şekilde çıkabilecek internet sayfalarına erişme ihtimali daha düşük hale gelebilir. Aşağıdaki linkte bu arama motorunu görebilirsiniz.
Kaynakça
https://www.theatlantic.com/magazine/archive/2018/07/the-dangers-of-distracted-parenting/561752/
https://www.weforum.org/agenda/2017/11/smartphones-are-damaging-this-generations-mental-health
Derleyen: Uzm. Klinik Psikolog Berfe Gündüz