Kafalar Yukarı!

Doğumdan sonra, bebeklerin kafaları vücut ağırlıklarının dörtte birini oluşturur. Bu açıdan düşünüldüğünde kafalarını destekleme becerisi zor bir iştir. Bu sebepten dolayı ebeveynlerin bebeklerinin kafalarını desteklemeleri gerekir. 2 ayın sonunda bebekle kendi kendilerine bu desteği sağlamaya başlarlar ve bu beceri günden güne değişir.

 Bebekler tamamen ebeveynlerine bağımlı haldedir ve sevgiye, dikkate ve emeğe ihtiyaçları vardır. Bu süreçte ebeveynler bebeklerinin ihtiyaçlarını karşılarken, bir taraftan da onları tanımaya çalışırlar. Bebekler ise çevrelerine alışırlar. Bebek ve ebeveyn birbirleri hakkında her bilgi edindiklerinde aralarındaki bağ kuvvetlenir. Bebeklerin yetişkinlerle girdiği her etkileşim onlar için yeni bir öğrenme fırsatıdır. Yetişkinlerin kendilerini nasıl tuttuğunu, ağlamalarına nasıl tepki verdiklerini ve kendileriyle nasıl ilgilendiklerini öğrenirler. Bebekler görsel olarak hayatlarındaki önemli yetişkinlerin (anne, baba vs.) farkına varamasa da, bu erken dönem ilişkiler, bağlanmanın temelini oluşturur. Birlikte samimi ve içten anlar yaşamak çok büyük anlamlar barındırır.

Bebekler doğdukları andan itibaren görebilirler, fakat sadece 30 santimetre uzaklarındaki nesnelere odaklanabilirler. Bu aralık, ebeveynin çocuğunu kucağında tuttuğu mesafe kadardır (örneğin; annenin bebeği emzirdiği pozisyon). Bebekler, insan yüzlerine karşı doğuştan gelen bir ilgi duyarlar ve vakitlerinin çocuğunu bu yüzü inceleyerek geçirirler. Ayrıca siyah ve beyaz gibi zıt renklere de ilgi duyarlar.

Bebekler çevrelerinden duyuları vasıtasıyla bilgi toplarlar. Dokunmak çok önemlidir. Bebekler nazikçe yapılan masajlardan çok keyif alırlar. Masaj, bebeğin kan dolaşımını, nefes alıp verişini ve sindirimini etkileyebilir. Ayrıca, onları rahatlatır ve sakinleştirir; uykuya hazırlar. Bebeklerine masaj uygulayan ebeveynlerin de kazanımı olur. Bebek ve ebeveyn arasındaki duygusal bağ gelişir, ebeveynler de rahatlar ve bebekleri için güzel bir şey yaptıklarını hissederler.

Kendilik Algısı – Bebekler yakın temastan hoşlanırlar. Yakın temasta, yetişkinin kalp atışlarını duyarlar ve vücut sıcaklığını hissederler. Bebekler kendileri hakkındaki bilgileri, yetişkinlerle etkileşime girerek öğrenirler. Yakın temasta bulunmak ve ihtiyaçlarının ilgili ve içten bir şekilde karşılanması, bebeklerin kendilik algılarının gelişimine katkı sağlar.

Güven vs. Güvensizlik – Hayatlarının ilk yılında, eğer ki ebeveynler bebeğe karşı ilgili, ihtiyaçlarına karşılık veren bir noktada duruyorlarsa ve bu ilgilerinde tutarlılarsa, bebek aileye güvenmeye daha yatkın olur. Fakat, eğer ki ebeveyn bebeğe dikkatini veremiyorsa ve ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa, bebeğin ailesine karşı bir bağlılık geliştirememesi ve güvenmemesi beklenir. Güven ve güvensizlik hisleri, ebeveyn ve bebek arasındaki deneyimlere göre yer değiştirebilir.

Fiziksel – İlk 2 ayda, bebekler yeni çevrelerine alışmaya çalışırlar. 9 aydan beri evleri olan ana karnından artık çıkmışlardır ve çevrelerini ve bedenlerini tanımaları gerekir. Bez değişimi ve banyo zamanları, bebeğin özgürce hareket etmesi için, dolayısıyla kaslarını güçlendirmeleri için ve kol ile bacaklarını hareket ettirebilmeleri için mükemmel zamanlardır. Bu dönemde gelişimsel olarak edinmeleri gereken kazanımlardan en önemlisi, boyun kaslarının gelişimidir. Bu dönemin adı o yüzden “Kafalar Yukarı”dır, çünkü çok önemli bir kazanımdır.

İlişkiler – Bebekler doğdukları günden itibaren, en önemli öğretmenlerinden, yani ebeveynlerinden, her gün yeni şeyler öğrenirler. Bebeklerin keyfi olmadığında ve ebeveynler bu duruma hızla tepki verdiklerinde; yardıma ihtiyaçları olduğunda birilerinin onlara yardım edeceğine dair bir güven kazanmış olurlar. Bu, bebeklere çevrelerine karşı bir güven duygusu geliştirmelerini sağlar ve ilerleyen zamanlarda başka kişilerle ilişki kurabilmesi için önemli bir kazanım gerçekleşmiş olur.

Anlama – Bebekler gözlerinin önünde nesneler sağa ve sola kaydırıldığında, nesneyi takip edebilirler. Bu aktivite, bebeklerin çevrelerine karşı bir ilgi oluşturmasını sağlar. Ayrıca, kaslarını kullanarak onları geliştirmesine de katkısı olur.

İletişim – Bebekler ne söylendiğini anlamasalar da, sesler ve sözcükler duymayı severler. Çıkarılan seslere ve yüz ifadelerine karşı ilgi duyarlar ve bu süreçte bütün dikkatlerini karşıdakine verebilirler. Şarkılar ve sözcükler genellikle bebeği sakinleştirmek için kullanılır. Kafalarını sesin geldiği tarafa doğru çevireceklerdir. Kısa bir süre sonra, hayatlarındaki önemli kişilerin seslerini ayırt edebilecek duruma geleceklerdir. Bebekler, yetişkinlerin kendileriyle konuşurken çıkardıkları yüksek tondaki seslere de ilgi gösterirler. Sözel iletişimin dışında, sözel olmayan iletişim de hayli önemlidir. İlk haftalarda, bebekler refleks olarak gülümserler, fakat 6. haftadan itibaren anlamlı gülümsemelere başlarlar. Sözel olmayan iletişim, ilerleyen zamanlardaki sözel iletişimin temelini oluşturur. Bebeklerin bu yaşlarda duydukları sesler, ilerleyen yıllarda bu sesleri kendilerinin çıkartmasını sağlar.

Bebek Dili, ebeveynlerin bebekleriyle konuşurken kullandığı bir konuşma formudur. Bu dil, tiz seslerden, kısa cümlelerden, abartılı ifadelerden, düzgün ifadelerden ve konuşma aralarındaki belirli duraklamalardan oluşur. Bebekler, bu şekildeki bir iletişime dikkatlerini rahatlıkla verirler.