Duyu Bütünleme Bozukluğu

Merkezi sinir sistemimiz (beynimiz ve omuriliğimiz), çevremizden ve bedenimizden gelen hisleri/duyumları algılamamızı ve işlemlememizi sağlar. Beynimiz, aşağıda bölümleri verilen duyusal sistemden gelen mesajları yorumlar ve amaca yönelik davranışlarımızı organize eder.  Bu sayede öğrenme kapasitemiz oluşur ve duyusal bütünlük içinde olduğumuz için gündelik aktiviteleri akışkan bir şekilde deneyimleriz. Duyusal sistemimiz şu alt sistemlerden oluşur:

–  İç algı-beden farkınlığı (Proprioception)

– Denge (Vestibular)

– Dokunma (Tactile)

– Tatma (Gustatory)

– Koklama (Olfactory)

– Görme (Vision)

– Duyma (Auditory)

Duyusal bütünleme bozukluğu, beyinin çevreden ve bedenden gelen sinyalleri doğru ve etkili bir şekilde yorumlayamaması anlamına gelir. Bu sebeple duyusal bütünleme bozukluğuna sahip kişiler gündelik durumlara ve olaylara adaptif tepki verme konusunda problem yaşayabilirler, yemek düzeni de dahil.

İç Algı-Beden Farkındalığı Sistemi (Propriception)

Bu sistem, kaslardan, tendonlardan ve eklemlerden gelen bilgiyle ilgilidir. İç algı sistemi eklem ve vücut hareketleri ile ilgili bilgileri işler ve yorumlar. İç algı sisteminde problem yaşayan kişiler yemek zamanı ve düzeni ile ilgili aşağıdaki problemleri yaşayabilirler:

  • Farklı sertliklerde ve büyüklüklerde olan yiyecekleri ısırmaya ve ağzına almaya yeterli olacak kadar ağzını açma ve çiğneme problemleri
  • Çatal bıçak gibi malzemeleri çok sıkı veya çok gevşek tutma
  • Sandalyeden kayma, dik pozisyonda oturma problemi
  • İnsanlara ve objeleri göre beden pozisyonunu ayarlayamama, engellere takılma/çarpma, bardaktaki suyu dökme, çatal-bıçağı düşürme.
  • Kaslarını esnetirken ne kadar güç uygulaması gerektiğini bilememe
  • İçecek içmek için ağzına bardağı götürdüğünde içeceği yüzüne dökme ya da kaşığı ağzına götürememe

Denge Sistemi (Vestibular System)

                Denge sistemi baş ve beden pozisyonumuzun yeryüzü ile ilişkisi hakkında bilgi işler. Boynumuz, gözlerimiz ve bedenimizden gelen mesajları mekezi sisnir sistemimize iletir. Kas gücümüzü ayarlamamızı sağlayıp yumuşak ve etkili bir şekilde hareket etmemizi sağlar. Yuvarlanma, emekleme, dik oturma, koşma, spor yapma gibi kontrollü hareketlerin hepsi denge sistemine dayalıdır. Denge sisteminde problem yaşayan kişiler yemek zamanı ve düzeni ile ilgili aşağıdaki problemleri yaşayabilirler:

  • Bütün dikkatini bedeninin nasıl hareket ettiğine ya da etmediğine vermek.
  • Bedenin boşlukta kapladıı alan ile ilgili sürekli uyarılmış olmak; örneğin, bir tarafa doğru eğilince sürekli ona odaklanmak ve o tarfa doğru düşmekten korkmak. Bu durum yemeğe odaklanmayı zorlaştırır.
  • Hareketlere karşı aşırı tepki verme veya aşırı hareket etme ve uyarılma ihtiyacı hissetme

 

Denge ve hareket hislerine karşı aşırı tepki veren çocuklar şu özelliklere sahiptir:

  • Sallanma, tırmanma, kayma gibi oyunalanı etkinliklerini sevmezler.
  • Aşırı dikkatli ve tedbirlidirler, yavaş hareket eder ve risk almazlar.
  • Hareketten hoşlanmadıkları için arabayla seyahat etmeyi sevmezler.
  • Merdiven çıkarken, bisiklet sürerken, zıplarken, tek ayak üstünde dururken kolayca dengelerini kaybederler.
  • Plansız ve organize olamamış şekilde yürürler.
  • Tehlikeli bir yer olmamasına rağmen düşme korkusu hissedebilirler.
  • Ayakları yerden kesildiğinde tedirgin hissederler.

Hareket etme ve uyarılma ihtiyacı hisseden çocuklar şu özelliklere sahiptir:

  • İşlevsel olabilmek için olabildiğince hareket etmek, sandalyede oturmakta zorlanmak
  • Sürekli ve tekrarlı bir şekilde kafa sallamak, ileri geri hareket etmek, zıplamak
  • Eşyalar üzerinde zıplamak, amuda kalkmak gibi yoğun hareket isteği
  • Uzun süre yüksek seviyelere kadar sallanmaktan keyif almak
  • Gevşek beden hareketlerine sahip olmak
  • Sandalyeden kaymak, oturmaktansa yatmayı tercih etmek
  • Sürekli başını kollarına veya ellerine yaslamak

Dokunma Duyusu Sistemi (Tactile System)

                Dokunma duyusu en erken gelişmeye başlayan sistemlerden biridir. Bu sistem anne karnında yaklaşık 7-7,5 haftalıkken gelişmeye başlar. Ağız, dudaklar, dil, parmaklar, ve kafa dokunmaya karşı en duyarlı bölgelerdir. Doğum öncesi ve doğumdan sonraki birkaç ay boyunca ağız bölgesi, bebeğin dünyayı tanımak için gerekli bilgiyi almasını sağlayan en önemli bölgelerden biridir.

Bedenin dokunulan her bölgesi için, beyinde o bölgeye özel bilgilerin kaydedildiği bir harita bulunur ve böylece bedenimizin hangi bölgesine dokunulduğunu hissedebiliriz.

Dokunma duyusuna duyarlı olmayan (az tepki veren) çocukların özellikleri şunlardır:

  • Yoğun olmadığı sürece dokunma hissinin farkında olmama
  • Yüzündeki dağınıklığın (özellikle ağız ve burun etrafındaki) farkında olmama, burun akıntısını fark etmeme
  • Sıyrık, kesik ya da darbelere az tepki verme ya da tepki vermeme
  • Bir şey düşürdüğünü fark etmeme
  • Gözleri kapalı olduğunda dokunulan beden bölgesini ayırt edememe
  • Kaşık, pastel boya, makas gibi malzemeleri tutmada ve kullanmada zorluk
  • Oyun hamuru, parmak boyama, tıraş köpüğü ile oynama gibi dokunma duyusunu uyaran etkinliklerle uzun vakit geçirme isteği
  • Kendi vücudunu sürekli ovmak veya ısırmak
  • Objeleri tanımak için ağzını kullanmak (2 yaşından sonra bile)

Dokunma duyusuna  aşırı duyarlı olan çocukların özellikleri şunlardır:

  • Oyun hamuru, tutkal kullanma, parmak boyama gibi dokunma duyusunu uyaran etkinliklerden hoşlanmama
  • Yünlü ya da kaba kumaşlı kıyafetlerden rahatsız olma
  • Aynı sıcaklıkta yiyecekleri tercih etme
  • Pütürlü/topaklanmış farklı dokuya sahip yiyeceklerden kaçınma
  • Rüzgarlı havalarda sinirli, kaygılı olmak
  • Saç ve/veya tırnak kestirmekten hoşlanmamak
  • Diş fırçalamaktan hoşlanmamak
  • Yüzmeyi ya da banyo yapmayı sevmemek

Yumuşak/sert, kuru/ıslak, topaklı/pürüzsüz gibi farklı dokulara sahip yiyeceklere karşı duyarlı olmak yeme direnci geliştirmeye sebep olabilir. Bazı çocuklar farklı dokulara sahip yiyecekleri tüketirken daha hızlı adapte olabilir, bazıları ise daha yavaş geçişler yapmaya ihtiyaç duyabilir.

Tırtıklı ve pürüzlü dokular, aşırı sıcak ve soğuklar, titreşimler (elektrikli diş fırçası) dokunma duyusunu uyarırken; yumuşak dokular, ılık sıcaklıkta yiyecekler, yumuşak bir battaniyey sıkıca sarılmak uyarılmışlığı azaltır ve dokunma duyusunu yatıştırır.

Tatma Duyusu Sistemi (Gustatory System)

Dilin üzerinde tat alma cisimcikleri tat alma ile ilgili sinyalleri alır ve bu sinyalleri tatlı, acı, tuzlu olarak yorumlar. Tatlar aynı zamanda yoğun, seyreltik, güçlü tatlar olarak da farklılık gösterir. Tatma duyusu hassasiyeti olan çocuklar daha yumuşak, seyreltik/yoğun olmayan tatları tercih edebilirler. Örneğin, bu çocuklar için sudan hemen sonra meyve suyu tüketmek zor olabilir.

Düşük tatma duyusu işlevine sahip çocuklar aşırı sıcak, aşırı soğuk, acı tatlar tercih ederken; tatma duyusu hassasiyeti olan çocuklar belli sıcaklıkta besinler tüketmek isteyebilirler. Hassasiyeti olan çocuklar aynı zamanda yemek yerken sıklıkla öğürebilirler.

Yiyeceklerin tadını çocuğun tatma duyusu hassasiyetine göre düzenlemek (yiyeceğe biraz baharat ekleyip tadını yoğunlaştırmak gibi) duyusal bütünleme ve organizasyonu kolaylaştırarak yeme direncini azaltmada etkili olabilir.

Koku Duyusu Sistemi (Olfactory System)

Koku alma, kimyasalların burundaki koku alıcılarını aktive etmesi ile gerçekleşir. Bilindiği üzere koku alma ve tat alma duyuları birbirlerinden etkilenmektedirler.

Bazı çocuklar kokuları güçlü yorumlama gücüne sahipkend, bazıları kronik tıkanıklık yaşayıp sürekli ağızdan nefes alma ihtiyacı duyabilir ve kokuları yorumlamakta zorlanabilir.

Aileler ve profesyoneller kronik tıkanıklık yaşayan çocukların bu özelliklerine dikkat etmelidirler. Bu çocuklar sadece koku değil aynı zamanda tat alma duyusu ile ilgili de problem yaşarlar ve yemek için yeterli motivasyona sahip olmayabilirler.  İlgi seviyelerini arttırmak için yiyeceklere biraz baharat eklemek ve yoğun tatlar sunmak bir çözüm olabilir.

Birçok sebepten dolayı koku, yemek öğünleri için önemli bir faktördür. Sınıf ve okul ortamında bebek bezi kokusu, kızartma kokusu gibi kokular koku hassasiyeti olan çocuklar için yemek yemeyi zorlaştırabilir.

Görme Duyusu Sistemi (Visual Sensory System)

Görme duyusu bozukluğu beyin görme duyusu sinyalerini işitme, dokunma ve hareket duyuları sinyalleri ile  bağdaştıramadığında ortaya çıkar. Yeterli işlemleme becerisine sahip olmayan çocuklar örneğin öğretmenleri onlara seslendiğinde nereye bakacaklarını bilemeyebilirler, bakarak bir bardak dolusu suyun mu yoksa boş bir pet şişenin mi daha ağır olduğunu yorumlayamayabilirler.

Görme duyusu sistemi ile ilgili problem yaşayan çocuklar yemek öğünlerinde şu sorunlarla karşılaşabilir:

  • Görüşü engellemek için gözlerini kapatabilirler.
  • Yakın bir nesneye odaklanmak için tek gözlerini kapatabilirler.
  • Bakışlarını bir nesneden diğer objeye geçirirken zorluk yaşayabilirler.
  • İnce-motor becerilerini kullanırken zorluk yaşayabilirler.
  • Nesnelerin uzamsal ilişkilerini algılamakta zorluk yaşayabilirler ve bu yüzden sıklıkla nesnelere çarpabilirler.
  • Hareket eden nesnelerden ve insanlardan rahatsız olabilirler.
  • Kolayca yorulurlar.
  • Görsel olarak fazla uyaran içeren grup çalışmalarından çekilirler.

Görme duyusu sistemi ile ilgili problem yaşayan çocuklar yiyeceklerin şekil, renk, parlaklık gibi özelliklerinden dolayı ilgisiz olabilirler. Çocukların bu alanla ilgili problem yaşayıp yaşamadığı anlamak için göz doktoruna başvurun.

İşitme Duyusu Sistemleri (Auditory System)

Gözleri kapatarak ya da başka bir yere bakarak yoğun görsel uyarandan kaçabiliriz fakat işitsel uyaranlar öyle değillerdir. Bazı çocuklar fazla işitsel uyaranla baş etmek için el çırpma, sallanma gibi ritmik stereotipik hareketlere başvurabilirler.

Yemek öğünlerinde rahatsız edici sesleri ortamdan uzaklaştırmak, yeme direncini engellemek açısından işe yarar olabilir. Yumuşak ve sakin sesler, çocukları sakinleştirmek ve odaklarını geliştirmek için kullanılabilir.

Çocukların oral-motor becerileri ve yukarıda bahsettiğimiz duyusal sistemleri göz önüne alınarak yemek düzenleri ilgili etkili bir müdahale ve davranış geliştirme programı uygulanabilir, yeme direnci olan çocuklarda problem alanları belirlenerek bu alanlar geliştirilebilir.

 

Kaynak: Just Take a Bite. Easy, Effective Answers to Food Aversion and Eating Challenges!

Lori Ernsperger, Tania Stegen-Hanson