Çocuklar ve Obsesif Kompulsif Bozukluk: Ebeveynlerin Tedavideki Rolü

Ailelere, çocukların mücadelelerine nasıl yardımcı olacaklarını öğretmek

Linda Spiro, PsyD

Endişeli bir çocuğun ebeveyni olduğunuzda, sizin rolünüzün çocuğunuza güvence, rahatlık ve güvenlik hissi sağlamak olduğunu düşünürsünüz. Tabii ki de, sıkıntılı bir çocuğu mümkün olduğunca desteklemek ve korumak istersiniz ve acısını önlemek istersiniz. Fakat aslında, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) gibi kaygı bozukluğu olan bir çocuk söz konusu olduğunda, onu korkularını tetikleyen şeylerden korumayı denemek çocuk için zarar verici olabilir. Bir ebeveyn olarak size doğal gelen şeyleri yaparak, yanlışlıkla hastalığın yerleşmesine ve çocuğunuzun yaşamını ele geçirmesine izin veriyorsunuz.

Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarda kaygı bozukluklarının tedavisinde şaşırtıcı derecede önemli bir rolü vardır. Pediatrik OKB tedavisinde altın standart, maruz kalma ve yanıt önleme olarak adlandırılan bilişsel-davranışçı terapi şeklidir. Bu terapi çocuğu kaygılarına kademeli ve sistematik bir şekilde “maruz bırakma” yı içerir, bu şekilde çocuk artık korkmaz ve bu nesnelerden veya durumlardan kaçınmaz; “Yanıt önleme”, korkuları yönetmek için bir ayin gerçekleştirmesine izin verilmediği anlamına gelir. Ebeveynler çocuklarının OKB’sine çok fazla dahil olduğu için, araştırma göstermiştir ki aileleri tedaviye dahil etmek ve onları “ko-terapist” olarak atamak etkiyi artırır.

Korku hiyerarşisi

Terapide, çocuk, ebeveynler ve terapist, korkulan durumların tümünü işbirliği içinde tanımladıkları, 0-10 ölçeğinde sınıflandırdıkları ve birer birer onları ele aldıkları bir “korku hiyerarşisi” oluşturur. Örneğin, mikroplardan ve hastalanmaktan korkan bir çocuk korkusu azalıncaya ve bunları tolere edebilinceye kadar, sürekli “kirli” olaylarla ve objelerle yüzleştirilir. Çocuk başta temiz havlulara dokunmak gibi düşük seviyedeki kaygı nesnesiyle başlar; ve daha sonra da çöpten yarısı yenmiş yiyecekleri alıp tutmak gibi daha zor nesnelere geçer.

Yanıt önleme çocuğun kaygıyı azaltmaya yarayan davranışları yerine getirmesini önlemeyi içerir. Mesela, mikrop korkusu olan bir çocuk, kapı tokmağına veya çöp kutusuna dokunduktan sonra ellerini yıkamaktan kaçınmak durumunda bırakılır. Aşamalı maruz kalma yoluyla, “korktuğunun” genellikle gerçekleşmediğini öğrenir, böylece yeni öğrenme gerçekleşebilir. Bu, aynı zamanda ona  rahatsız edici duygulara tahammül edebileceğini de öğretir.

 

Evde Pratik Yapmak

Bilişsel davranışçı terapideki çalışmaların çoğu, seanslar dışında pratik yapmayı yani ebeveynlerin de tedavide rol almasını içerir. Çocuklara “ödev” verilir ve onlardan çeşitli ortamlarda korkularıyla yüzleşmeye devam etmeleri istenir. Maruz kalma ve yanıt önleme kaygıya yol açtığı ve önemli bir takip gerektirdiği için, ailenin dahil olması ve desteği gereklidir.

Ebeveynler, kirlenme korkusu olan bir çocuğu bulaşıkları yıkamaya; ya da klinisyenlerin “insandan elektrikli süpürge” dedikleri halıdaki küçük çöp artıklarını toplamaya teşvik edebilirler. Kusma korkusu olan bir çocuk terapisti ile yaptığı oturumda “Kusmuk Adam” hakkında bir çizgi roman yazabilir ve daha sonra ebeveynlerine yüksek sesle bunu okuma alıştırması yapabilir.

Güvence ile ilgili sorun

Ancak, evde maruz kalma olayları söz konusu olduğunda ebeveynlerin destek olmaktan daha büyük bir rolü vardır. OKB, çocuklar için sakatlayıcı bir hastalık olabileceğinden dolayı akrabalar, çocuğun işlev görmesine yardımcı olmak için genellikle çocuğun semptomlarına aşırı derecede dahil olur. Örneğin, OKB’li birçok çocuk diğer anksiyete bozuklukları olan çocuklar gibi, aile üyelerinden sürekli teyit almak ister. Teyit almak, çocuklar tarafından korkularıyla baş etmek için kullanılır ve çoğu aile bunu aşırı bulsa da çocuklarına onları rahat hissettirmek için  sağlar.

Teyit almak, “aileyle beraber terapi”nin birçok formlarından biridir. Bu olgu, aile üyelerinin, çocuğun anksiyetesini yönetirken ailenin ritüellere katılma şeklini, ayrıca ailenin kişisel ve aile rutinlerini çocuk için nasıl düzenlediğini ifade eder.

OKB’si olan birçok çocuk belirsizliğe tahammül edemez ve ebeveynlerinden kesin cevaplar vermelerini ister. Mesela, endişeli bir çocuğun ailesine cevabı birkaç kez almış olsa bile şunu sorması olağandışı değildir: “Bunu yediğimde hasta olur muyum?” veya “Her şey iyi olacak mı?”.

Aileler, çocukları birçok kez cevabı duyup da asla tatmin olmadıkları için kolayca sinirlenebilirler. Çocuklarının sorularını cevaplamak sonsuz bir döngü haline gelir ve çocuk belirsizliğe tahammül edebileceğini asla öğrenemez.

Uzlaşmacı korkular

Bir sürü uzlaşma türü vardır. Aileler, çocukları için endişe uyandıran durumlardan kaçınmak için tatil yapmayı, restoranlara gitmeyi bırakabilir, hatta konuşma biçimlerini değiştirebilir. Bazı anksiyete tetikleyici isimleri, sayıları, renkleri ve sesleri kullanmaktan kaçınabilirler.

Child Mind Ensitüsü’nden kaygı ve OKB’de uzmanlaşmış klinik psikolog Dr. Jerry Bubrick diyor ki: “OKB, ailelere karşı konulamaz gelebilir ve ailelerin normal yaşantılarına müdahale edebilir”. “Aile kararları anksiyeteyle başa çıkmak için alınır, ailenin çıkarları doğrultusunda değil”.

Child Mind Ensitüsünde OKB’si için tedavi olan John olarak adlandıracağımız 12 yaşındaki bir hastanın ailesi için bu durum çok tanıdık. John kirlenmekten ve kilo almaktan korkuyordu ve bu nedenle “sağlıksız” olarak kabul edilen yiyeceklerden kaçınıyordu, günde 7 kere duş alıyordu ve kardeşleriyle oyun oynamıyor veya ebeveynlerine sarılmıyordu, onlarında kirlenmiş olduğu düşüncesiyle.

“Aylarca restoranlara gitmedik,” dedi John’un annesi. “Hiçbir arkadaşı bize gelmedi. Bizim kendi arkadaşlarımız eve gelmedi. Böylece evimiz tehlikesiz bir ortam oldu.”

Ancak, John’un kaygısıyla bu şekilde başa çıkmak, takıntılarının yaşamını giderek daha fazla ele geçirmesini engellemedi. John’un annesi, OKB’nin en üst seviyesini ailesi için son derece zor bir zaman olarak nitelendirdi. “Çok zordu, çünkü sanki çocuğumuzu kaybetmiş gibiydik. OKB içinde hapsolmuştu adeta. Ona fiziksel olarak dokunamadık. Artık spontanelik yoktu. Masanın karşısında bile oturamıyor ve konuşamıyorduk.”

 

Kaygıyı güçlendirmek

Çocuklarıyla uzlaşmayı deneyen ebeveynler iyi niyetli olsa da, ailenin uzlaşmaya çalışmasının çocuğun takıntılarının arttırdığı ve güçlendirdiği bilinir. Kaygı, kaçınma yoluyla pekiştiği için çocuklarıyla uzlaşmayı deneyen aileler, aslında bu belirtilerin daha da kalıcı hale gelmesine sebep oluyor.

“Uzlaştırmanın ne olduğunu bilmeden önce, ona yardım ettiğimi sanıyordum.” diyor John’un annesi. “Uzlaşmanın tanımını öğrendiğimde, kalbim kırılmıştı. John’a yardım etmek yerine onun OKB’sini güçlendirdiğimi öğrendiğimde mahvolmuştum.”

Çocuğun OKB’sine isim koymak, takıntı ile ilgili bağlantıyı azaltmanın bir yoludur ve çocuğa endişenin aslında düşündüğü gibi olmadığını gösterir. Örneğin, bir çocuk OKB’sini “Zorba” veya “Cadı” olarak adlandırabilir. John’un annesi devam ediyor: “OKB’yi John’dan ayırmak çok zor oldu. Artık ailenin ortak bir düşmanı var, herkes onunla savaş içinde. Daha önce adsız bir istilacıydı. Şimdi kiminle savaştığımızı biliyoruz. ”

Başa çıkma becerilerini geliştirmek

Aileler, tedavi yoluyla “takılıp kalmış” çocuklarla nasıl ilgilenmeleri gerektiğini ve ne gibi baş etme becerilerini kazandırmaları gerektiğini veya ailelerinden destek beklemektense çocukların nasıl kaygılarıyla bir patron gibi başa çıkmaları gerektiğini öğretiyorlar. Çocuk, sonunda daha bağımsız hale geliyor ve aileler artık endişenin ailelerini yönetmediğinin farkına varıyorlar.

Ne kadar ebeveynler gibi düzenli bir şekilde tedavide yer almasalar da, kardeşler, büyükbaba ve büyükanneler de bu aile uzlaşmasında rol alabilirler.

Dr. Bubrick diyor ki: “Büyükbaba, büyükanneler ve kardeşler, çocuğun dış dünyasının bir parçası oldukları için uzlaşmada yer alabilirler çünkü onlar da barışı sürdürmek isterler”. “Onlar da tedavi de yer almalı ki bu durumu baltalamasınlar.”

 

 

Çocuklara korkularıyla yüzleşmede yardımcı olmak

Tedavi sayesinde aile üyeleri, çocukların korkularından kaçınmak yerine onlarla yüzleşmeleri gerektiğini öğrenirler. Çocuğu rahatlatmak yerine, tedavi sırasında geliştirdiği becerileri ve bunları kullanmasını hatırlatmak ailenin görevi haline gelir.

“Şimdi John’a yardım ediyorum ve onun OKB’sini daha da güçlendirmiyorum” diyor John’un annesi. “John’a OKB ile savaşacak gücünün olduğunu hatırlatıyorum daha çok. Onun için dünyayı daha rahat hale getirmektense ona kullanabileceği stratejileri hatırlatıyorum.”

 

Kaynak: https://childmind.org/article/kids-and-ocd-the-parents-role-in-treatment/